29-30

Öğrencilik bitmiştir… Artık her biri pembe yıllarını geride bırakmış, acımasız hayatın kollarına düşmüşlerdir. Bazıları daha şanslıyken, bazıları ise sürünmektedir ve yaşam onları değiştirmeye başlamaktadır. Değişmeyen ise aralarındaki komik sevimli ve onlara yaşama kafa tutma gücü veren ilişkileridir. Geçen yıllar onları eskisine göre daha gerçekçi tipler yapsa da, eski neşelerini ve dostluklarını hayata karşı kalkan olarak tutmaya çalışmaktadırlar. Gerçek hayatın tam ortasında, yani asıl şimdi sorunlarla nasıl başa çıkacaklardır? Gerçek dostlukların ortaya çıkmasının zamanı gelmiştir…

Bu sabah kulağımda Özlem Tekin’in o güzel sesiyle uyandım; nereden baksan 29-30 diyordu 🙂 Bilmem bu diziyi hatırlar mısınız… Buraya yazmaya başlamadan önce arama motoruna gidip bir kez daha kontrol ettim benim çocuk ruhumda tatlı bir anı bırakan bu dizinin bir zamanlar var olmuşluğunu. İşte o zaman yukarıdaki bu açıklama ile karşılaştım. Yetişkin olmayı, tam bir bağımsızlık ve özgürlük ile ilişkilendirdiğim için, bir an evvel büyümek ve yirmilerimin sonlarına ışınlanmak için dualar ettiğim akşamlarıma parıldayan bir yıldız gibi doğmuştu adeta 29-30, fakat maalesef hızlı kaydı. Hemen bağlanıp beş altı bölüm sonra yayından kalkmasına isyan eden bir avuç insan olarak ara ara aklımıza gelen bu diziyi bir yerlerde birbirimizden habersiz anıyoruz diye anladım okuduğum entry ve yorumlardan.

Ancak bugünkü anma etkinliğimizin sebebi başka 🙂 Bu dünya üzerindeki 29. yılımın son günündeyiz, jenerik parçasında söylendiği gibi gerçekten benim için durum tam da şöyle; dünden sonra yarından önce, hayat bazen tam bir bilmece, yaş kaç oldu hiç sormuyoruz, nereden baksan 29-30 🙂

Bundan iki sene önce Türker’in 30. doğum gününde çok heyecanlıydım; aramızdan birinin yeni bir seviyeye geçiyor olması ve benim nedense 30ların çok daha keyifli olduğuna dair inancım sebebiyle. Ben de eş durumundan faydalanabilirim belki diyordum 🙂 Bu iki seneyi sabırsızlıkla beklediğimi söyleyebilirim o yüzden. Şimdi yeni taşındığımız bir yerde, balkonumdan bahçedeki ceviz ağaçlarını izleyerek bu satırları yazıyorum. Son yıllarda zihnimde ve kulaklarımda çok uğultu vardı ve burada o uğultunun azaldığını şimdiden hissedebiliyorum. O yüzden umutluyum. Kendime 30. yaş hediyem de yeni bir oyun alanı olsun istedim, çünkü ses çıkarmadan anlatabilmeyi ve zihnimden geçenleri yakalayabilmeyi çok özledim.

Dünden sonra, yarından önce, henüz hala yirmilerimden sevgiler 🙂

https://www.youtube.com/watch?v=rfK-7YwJsUU

Yorum bırakın